bug-glibc
[Top][All Lists]
Advanced

[Date Prev][Date Next][Thread Prev][Thread Next][Date Index][Thread Index]

BTP (Basın Açıklaması 11.05.2005)


From: BTP Bağımsız Türkiye Partisi
Subject: BTP (Basın Açıklaması 11.05.2005)
Date: Wed, 11 May 2005 15:02:28 +0300

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR
-

 

BTP Lideri Prof. Dr. Haydar Baş, siyasi, ekonomik ve kültürel Türkiye’nin tümüyle
çevrelendiğine işaret ederek, ülkemizin bölünme sürecine taşındığını vurguladı


Şimdi uyanma zamanı

BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Şark Meselesi projesi kapsamında Dinlerarası Diyalog aracı da kullanılarak Türkiye’nin tam bir kuşatma altına alındığını, gerçekleştirilecek işgale karşı milletimizin direnemeyecek hale sokulmak istendiğini söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, atı alanın çoktan Üsküdar’ı geçtiğine dikkat çekerek “Gün gafletten uyanma zamanıdır. Yoksa yarın ayıkmak bizi kurtarmaz” uyarısında bulundu.

İnsanımız İslam’dan koparılıyor

“Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 221. ve 265. maddesi ile birlikte esasen yapılmak istenilen, Türk insanını İslam’dan koparmaktır. Bahanesi ne olursa olsun bu iki madde ile yapılmak istenen Türk insanını dininden koparmaktır” diyen Prof. Baş, “Dini bilgilerden, dini eğitimden, dini kültürden mahrum kalan ferdin sağa sola sarkması, bir arayış içerisine girmesi, bir bunalım dönemi yaşaması çok tabiîdir” dedi. Milletimizi ve milletimize yön verme noktasında olan kişi, kurum ve kuruluşları, Türkiye’nin nasıl bir kuşatma altına alındığı hususunda yıllardır ikaz eden ve uyarıları bir bir gerçekleşmekte olan Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, kuşatma konusundaki uyarısını tekrar etti. Kuşatmanın sanki bir kadermiş gibi dayatıldığına da dikkat çekerek böyle bir ortamdan çıkış yolu hakkında bilgiler verdi.

Şark Meselesi projesi yürürlükte

Türkiye’nin kuşatılması, bölünme sürecine taşınması, Türk coğrafyasının milletimizin elinden alınması veya Türk milletinin Batının projesi olan Şark Projesi ile Anadolu’dan çıkartılmasının, Cumhuriyet dönemini kapsayan bir proje olduğunu söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, şöyle konuştu: “Adım adım maalesef bu noktaya gelinmiştir. Bugünkü iktidar, daha önce bizim de yakın arkadaşlığımız olan bu arkadaşlarımız maalesef çok ciddi bir yanılgı, yanlış icraatlar içerisindeler. Burada asıl mesele olarak önce Türk insanını hem Türklüğünden, milliyetinden, hem de manevi kimliğinden koparmak gibi bir düşünce ile yola çıkıldı. Onu dininden, milliyetinden koparabilmek için de gerekli olan ne ise bunların tamamını hayata geçirme sürecini başlattılar. Mesela bu iktidar döneminde Yeni Türk Ceza Kanunu’nun 221. ve 265. maddesi ile birlikte esasen yapılmak istenilen, Türk insanını İslam’dan koparmaktır. Bahanesi ne olursa olsun bu iki madde ile yapılmak istenen Türk insanını dininden koparmaktır. Tâbiî dini bilgilerden, dini eğitimden, dini kültürden mahrum kalan ferdin sağa sola sarkması, bir arayış içerisine girmesi, bir bunalım dönemi yaşaması çok tabiîdir. Bu dini açlık onu mutlaka bir kimlik bunalımına sürükleyecek, bu arada yanlış da olsa bulduğu şeylerin doğru olduğuna kanaat getirerek kimlik değişikliği otomatikman vücuda gelecektir.”

Afyon yutmuş gibiyiz

“Bu hususta epey zamandır Dinlerarası Diyalog denilen mesele gündem edilmiştir. Onu bazı sivil insanlara ihale ettiler. Dikkat edilirse bu Dinlerarası Diyalog, İslam dünyasına uygulanan bir projedir. Avrupalı, Amerikalı, Afrikalı herhangi bir insana uygulanan bir proje değildir. Özellikle Asya coğrafyasına, ve özellikle de Türk coğrafyasına, bu coğrafya üzerinde yaşayan Türk insanına uygulanan bir projedir. Peki bize uygulanmasının sebebi nedir? Niçin bütün coğrafyalardan vazgeçiliyor, Anadolu coğrafyasının insanı öne çıkartılıyor? Bu, Şark projesinin hayata geçirilmesi için yapılıyor. ‘Siz isterseniz kendi isteğinizle, arzunuzla ülkenizi terk edin. Veya terk etmek istemiyorsanız bizim gibi olun. Bizim gibi olursanız zaten sorun kalmayacak. Onun için de biz size yol gösteriyoruz’ denilmek isteniyor. Yani Dinlerarası Diyalog’un amacı Müslümanı Hıristiyan kimliğine büründürmektir. Siz Hıristiyan kimliğine büründüğünüzde yarın topraklarınızın işgalinde, Müslüman Türk kimliği sahibi vatandaşımız ‘Yahu! Sizin bu ülkede ne işiniz var?’ demesin, ‘hoş geldiniz, safa geldiniz, ne kadar da iyi ettiniz’ desin diye bu faaliyetlere başladılar. Kıbrıs elimizden çıktı, nerede ise çıkıyor. Ege elimizden çıkıyor, nerede ise çıktı. Kuzey Irak diye bir davamız, bir meselemiz kalmadı. Artık bundan sonrası, İstanbul Suriçinde ekümenik patriğe bir toprak tahsisi ile suriçinde bir devletin kurulması söz konusu. Bütün bunlar artık çok tabiî hale gelen konular oldu. Dikkat ederseniz, bütün bunlar oluyor, Güneydoğu’nun parçalanması, Karadeniz’in parçalanması hesapları var, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor. Sanki afyon yutmuşuz. Kurbağa hikayesi misalini maalesef bugün millet olarak yaşıyoruz. Vatan bölünüyor, devlet yıkılıyor, demokratik–laik cumhuriyetimiz elimizden çıkıyor, insanımız maalesef manen katledilip kimliğinden uzaklaştırılıyor; hepimiz sarhoş bir halde olan bitenlere bigane kalıyoruz. 50 sene evvel bunların %1’i yapılmış olsaydı millet sokağa, caddelere dökülür, ‘ne yapıyorsunuz? Kendinize gelin!’ diye siyasi iradeyi ayıktırırdı. Şu anda ise maalesef sivil irade haklarından vaz geçmiş vaziyette. ‘Adam sende! Bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığıyla hareket ediyor.”

Gafletten uyanmak şart

“5–6 tane yabancı firma Anadolumuzun 400 bin km2’sinde yer altı kaynaklarımızı ellerine geçirdiler. Bu kadar madenler talan edilirken devletimizin bütçesine 3 milyar dolar dahi girmiş değil. Bu madenlerin rezerv olarak tutarı 3 katrilyon dolardır. 3 katrilyon dolarlık kıymeti olan bütün bu madenlerimiz elimizden çıkıyor, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyor. 3 katrilyon dolarlık rezerv sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı en az 500 sene bakar. Bu şirketlerin isimlerini vereceğim. Vatandaşımız artık siyasilerin yakasına mı yapışacak, eline mi yapışacak, nasıl hesap soracaksa lütfen sorsunlar, gafletten uyansınlar.”

Coğrafyamız talan ediliyor

“Rio Tinto adlı İngiliz şirketi, binlerce km2 toprağımızı satın almış durumda. Daha ziyade trona, bakır, altın, çinko gibi ruhsatları topluyor. Bilhassa başkent Ankara merkezli ruhsatları hayli fazla. Kazan, Güdül, Sincan, Eryaman’da 500 km2’lik ruhsatla dünyanın en zengin trona (doğal soda) yataklarına çöreklenmiş durumda. Anglo Amerikan adlı ABD şirketi tam 20 ruhsat almış. Cominro (Kanada şirketi) 191 ruhsat almış. Eldorado Gold (ABD şirketi) 150 ruhsat almış. Krupp (Alman şirketi) 59 ruhsat almış. Omga’nın (İsviçre şirketi) 85 ruhsatı var. Oysa merhum Atatürk döneminde Köy Kanununa yapılan bir ilave ile ne topraklarımız, ne madenlerimiz yabancılara satılamıyordu. Ama 2003’te bu iktidarın yaptığı değişiklikle artık Anadolu toprağı, Türk’ün coğrafyası talan edilme noktasına geldi.

Eldorado Gold, binlerce km2 toprağımızı içine alan bölgede çalışma yapıyor. Anatolia maden şirketi 50 bin km2 toprağımızı tasarrufuna almış. Giresun, Artvin, Van, Tunceli, Adana, Kayseri, Malatya, Gümüşhane, Çanakkale, Bursa vs.de faaliyet gösteriyor. Anatolia Mineral Şirketi Karadeniz Bölgesi için ‘İncil’deki Altın Ülke’ diye söz ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletinden bahsederken de federal cumhuriyet diyor. Bizi takip edenler, ‘bu kadar bilgiyi siz nereden aldınız? Meclis kayıtlarında, Bakanlık kayıtlarında bunlar yok’ diyebilirler. Hakikaten de yok. Vermiyorlar. Saman altından su yürütmek tarzından bu işler yapılıyor. Ama kaynak var. Bu kaynağı hazırlayan Mustafa Çınkı beye milletimizin huzurunda teşekkür ediyorum. Rant Lordları adlı kitabının 548, 556, 557, 561, 583 sahifelerinde bu bilgi var. Bu kaynak elimizden çıkan toprakların 400 bin km2’yi aştığını söylüyor.”

[11.05.2005]

BAĞIMSIZ TÜRKİYE PARTİSİ

GENEL MERKEZİ


*Listeden ayrılmak için lütfen [Buraya] tıklayınız.
*Bilgilerinizi güncellemek için
[Buraya] tıklayınız.
*To unsubscribe from list please click here:
[Buraya]
*Üye olmak için
[Buraya] tıklayınız.

 

 

 


reply via email to

[Prev in Thread] Current Thread [Next in Thread]