BTP Genel Sekreteri Dr. Kaplan; ABD, AB ve IMF
eksenli politikalar yürüten AKP iktidarının ülkemizi Lozan Antlaşması’nın
gerisine düşürdüğünü dile getirerek, “Uygulanan IMF politikaları ekonomik
bağımsızlığımızı de elimizden almıştır” dediABD
tanımıyorABD’nin hala daha Türkiye’nin “bağımsızlık belgesi”
konumundaki Lozan Antlaşması’nı tanımadığını hatırlatan Dr. Kaplan, “Eğer
Türkiye’nin yer altı madenlerinin işletme hakkı Amerikan kontrolüne
verilseydi, Lozan’ı kabul edeceklerdi. Gazi Mustafa Kemal’in tavizsiz
tutumu, yer altı zenginliklerimizin elimizde kalmasını sağlamıştır.” BTP
Genel Sekreteri Dr. Nuri Kaplan, Türk tarihi açısından bir dönüm noktası
niteliği taşıyan Lozan Antlaşması’nın 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan
kentinde imzalandığını hatırlatarak, “Bu Anlaşma Türkiye Cumhuriyeti’nin
kurucu belgelerinden biri olma özelliğine sahiptir” dedi.
Sevr
çöpe atıldı1. Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletlerince
Osmanlı Devleti’ne imzalatılan Sevr Antlaşması’nın neredeyse devleti
haritadan sildiğine işaret eden Dr. Kaplan, Sevr Anlaşması’nda Türk’ün
egemenliğini ciddi biçimde sınırlayan hükümlere yer verildiğini belirtti.
Dr. Kaplan, “Lozan Antlaşması ile 1920’de imzalanmış olan Sevr Antlaşması
geçersiz kılınmış ve çöpe atılmıştır” ifadesini kullandı.
Zafer
kolay kazanılmadıBTP Genel Sekreteri Dr. kaplan, açıklamasını
şöyle sürdürdü: “Türk milleti için idam fermanı niteliği taşıyan Sevr
Antlaşması, Atatürk önderliğindeki Kuvay–ı Milliye hareketi ile Türk
milletinin savaş meydanında büyük bir zafer kazanması ve bunu Lozan’la
siyasi ve hukuki alanda tescil ettirmesiyle sonuçlanmıştı. Lozan barış
görüşmeleri Türk tarafının kayıtsız şartsız bağımsızlık talebi nedeniyle
çetin geçmiştir.
Lozan Antlaşması, pek çok yönden önem
taşımaktadır. Öncelikle, Türkiye’nin bağımsız ve eşit bir devlet olarak
uluslararası topluma kabul edilmesi sağlanmıştır. Lozan’la Misak–ı Milli
hedeflerine çok büyük ölçüde ulaşılmıştır. Lozan Konferansı sırasında
kapitülasyon olarak nitelenen ve ülkenin iç işlerine karışma yetkisi veren
ayrıcalıklar uzun süre tartışılmıştır. Sonuçta kapitülasyonların
kaldırılması ve Osmanlı borçlarının ödenmesinin makul bir takvime
bağlanması kararlaştırılmıştır.
Bağımsızlık
belgesiLozan Antlaşması’nın aynı zamanda bir ekonomik
bağımsızlık belgesi olma özelliğine de sahip olduğunu vurgulayan Dr.
Kaplan, şunları kaydetti: “Her ne kadar Musul meselesi, Batı Trakya’daki
soydaşlarımızın özlenen haklara kavuşması, Batum ,Kıbrıs ve Hatay
konusunda istenen neticelerin yüzde yüz elde edilemediği ifade edilse de;
1936’da boğazlar rejimi ve 1939’da Hatay’ın anavatana katılması Atatürk
dönemindeki elde edilen diğer kalıcı başarılardır.
I. Dünya Savaşı
sonunda imzalanan antlaşmalar içinde halen uygulanan sadece Lozan’dır.
Tabiatıyla, bunda Türkiye’nin Atatürk’ün belirlediği “Yurt’ta Sulh,
Cihan’da Sulh” ilkesine sadık kalması ve Lozan Antlaşması’nın hükümlerinin
uygulanmasında da bu ilkeyi gözetmesinin rolü büyüktür. Bu ilkenin, kalıcı
barış için her an savaşa hazır olma anlamına geldiği ve yürekli bir dış
politika zeminine oturtulduğu gerçeği hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin temel nitelikleri, Lozan Antlaşması’nda da yer
almıştır. Buna göre, ülkesi ve ulusuyla bölünmez bir bütün oluşturan
Türkiye’de yaşayan ve Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes
eşit ve aynı haklara sahip Türk ulusunu oluşturmaktadır. Antlaşmada
Türkiye’de yaşayan Hıristiyan kökenli Rum ve Ermeniler ile Museviler
azınlık olarak tanımlanmış ve mal, mülk ve ibadet hakları güvence altına
alınmıştır. Antlaşma ile Türkiye ile Yunanistan arasında nüfus mübadelesi
yapılmasına karar verilmiş, bunun sonucunda 1924 yılında yaklaşık 1 milyon
Hıristiyan–Rum Yunanistan’a, 500 bin Müslüman–Türk de Türkiye’ye göç
etmiştir.
Gazi Mustafa Kemal’in, “Lozan Antlaşması, Türk milleti
aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı
zannedilmiş büyük bir suikastin yıkılışını ifade eden bir vesikadır.”
sözleri, Lozan’ın tarihimizdeki yerini ve önemini gözler önüne
sermektedir. İşte Türkiye için bu kadar önemli olan Lozan Antlaşması,
görüşmelerde gözlemci sıfatıyla bulunan Amerikan Delegasyonu tarafından 6
Ağustos 1923 günü, Türkiye ile dostluk antlaşması imzalanmış olduğu halde
A.B.D. Senatosu tarafından kabul edilmemiştir.
Antlaşma ancak 11
Ocak 1927 yılında Amerikan Senatosu’na gelerek oylanmış ve reddedilmiştir.
Eğer Türkiye’nin yer altı madenlerinin işletme hakkı Amerikan kontrolüne
verilseydi , Lozan’ı kabul edeceklerdi. Gazi Mustafa Kemal’in tavizsiz
tutumu yer altı zenginliklerimizin elimizde kalmasını sağlamıştır.
Kısacası, aradan geçen 82 yıla rağmen Amerika Lozan Antlaşması’nı kesin
olarak kabul etmemiştir.
ABD kabul etmediYani
Amerika, Lozan ile Türkiye’ye tanınan, Kıbrıs garantörlüğü, Misak–ı Milli
hudutları, ulusal egemenlik haklarımız başta olmak üzere Lozan
koşullarını, devlet olarak kabul etmemiş konumdadır. Şimdi gelelim AKP
Hükümeti’nin tutumuna: Stratejik ortak olan tanımladıkları A.B.D.’nin
Büyük Ortadoğu Projesi’ne destek olan ve kendilerini bu projenin bir
parçası olarak kabul eden AKP İktidarı ülkemizi Lozan Antlaşması’nın
gerisine düşüren vadiye adım atmıştır. Uygulanan IMF politikaları ekonomik
bağımsızlığımızı elimizden almış, İMF’nin onayı olmadan memur maaşı,
emeklilik yaşı, buğday taban fiyatı vs. dahi belirlenemez olmuştur.
Çıkartılan AB uyum yasaları Türkiye’yi egemen devlet olmaktan
uzaklaştırmıştır. Kendi topraklarımızdaki teröristleri yakalamak
istediğimizde karşımıza AB ülkeleri, yurt dışındaki terör kaynaklarını
kurutmak istediğimizde karşımıza A.B.D. çıkmaktadır. O halde AKP
iktidarının milletimizi aydınlatmak için şu mukadder soruya cevap vermesi
gerekiyor: Biz bugün Lozan’ın neresindeyiz?”
[25.07.2005]